Sanat ve Kadın
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Sanat ve Kadın

Geçmişten günümüze sanatta kadının olması gerektiği yerde olamayışının muhtemel sebeplerini açıklayan kısa deneme.

0

Hiç, bir sanat müzesi ya da galeriye gittiğinizde eserlerin yanındaki bilgi kartlarını incelediniz mi? Eğer incelediyseniz ressamların çoğunun erkek olduğunu fark edeceksiniz. Ayrıca galeriyi yöneten ve eserleri toplayan kişinin de erkek olması kuvvetle muhtemeldir. “National Museum of Women in the Arts”ın verilerine göre birleşmiş milletlerdeki en büyük 18 müzenin erkek çalışan oranı %87.  En ünlü müzelerden sayılan “the Louvre”; 100 yıldan fazladır kapıları sanatseverlere açık olmasına rağmen ilk defa bu yıl bir kadın direktör tarafından yönetildi. 228 yıl sonra atanan ilk kadın direktör Laurence Des Cars coşkuyla karşılansa da akıllarda “Bu zamana kadar bu görev bir kadına neden verilmedi?” sorusu kaldı.

Kadın; aslında sanata hep dahildi, fakat obje misyonuyla. Gerek Yontma Taş Devrinde hatları belirginleştirilerek bereketin figürü olarak, gerekse Rönesans’ta güzelliği ve saflığı temsil ederek. Kadına verilen bu misyonun sistematikleştirilmesi, 1486 da Sandro Botticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” tablosu ile olmuştur. Gösterişli saçları, yumuşak teni ve dolgun göğüsleriyle bir kadının resmedilmesiyle “ideal kadın” kalıbını oluşmuştur ve Rönesans’a kadar “Hristiyanlık” teması altında doğa taklidi yapan veya dini objeler resmeden dönem için radikal olan bu eser, kadın vücudunu öne çıkararak batının “sanatta çıplaklık” anlayışını başlatmıştır.

sandro boticelli birth of venus
Sandro Boticelli – Birth of Venus

20. yüzyılın başlarında ise cinsiyetçi görüşlerini açıkça ve sıklıkla dile getiren “kadınların ressamı” Pierre Aguste Renoir, çıplak kadınları ev işi yaparken resmetmiştir. Bu eserler kadının toplumdaki yerini yalnızca erkeğine hizmet etmek ve itaatkar olmak olarak tanımlamıştır. Bu dönemde kadınların entelektüel aktivitelerde yer alması, düşüncelerini ifade etmesi halihazırda alışılmış olmasa da; Renoir gibi örnek alınan usta bir ressamın sanatçı kadınların birer canavar olduklarını düşünmesi1 ve üzerine bu fikirlerini toplumda gururla paylaşması kadının toplumdaki yerinin bu denli düşük olmasını vurgulaması bakımından oldukça açıklayıcı bir örnektir.

 

Nü kadın çizen erkek sanatçıların listesi oldukça uzun olsa da objeleştirilmek bu dönemdeki kadın sanatçıların tek büyük problemi değildi. Ayrıca kadın sanatçıların eserleri sanat dünyasında tanınmıyordu da. Bunun bir örneği de bir kadın soyut dışavurumcu olan ve çokça güçlü eser veren Lee Krasner’dır. Ancak kendisinin başarılı bir ressam olan Jackson Pollock ile olan evliliği sonrasında eserleri tanınmamaya başlamıştı. Hatta New York Times gazetesi kendisi hakkında “Krasner, müzelerden 60lı yaşlarına kadar hiç ilgi görmedi, hatta evli oldukları 1945-1956 yılları arasında Jackson Pollock’un gölgesinden hiç çıkamadı.” cümlesini kurmuştu. Bu cümleyle New York Times gibi bir platform, Krasner’ın bireysel başarılarını yok sayarak tüm başarısını eşine addetmiş; eserlerini kabiliyetli fırça darbelerine göre değil, ressamın cinsiyetine göre değerlendirmişti.  Krasner gibi birçok kadın, medyanın da etkisiyle, “kadın sanatçıların itibarı güçlü olamaz.” algısının üzerlerinde oluşturduğu baskı altında eser vermek durumunda kalmışlardı.

Lee Krasner sanatçı

Ama kadınlar sonunda bu baskıya karşı ayaklandılar ve zaman geçtikçe daha fazla kadın kendini savunacak cesareti gösterdi. Kendilerini ifade etmelerine ve yeteneklerini göstermelerine yapılan baskıyı, daha çarpıcı eserler vererek protesto eden kadınlardan biri olan Yoko Ono, bir multimedya sanatçısıydı. Bir performansı sırasında sahnenin ortasına geçip seyircilerden üzerindeki kıyafetleri parça parça kesmelerini istiyordu. Bu gösterideki amacı, seyircinin çıplaklığa ve kadın vücuduna olan saldırgan ilgisini gözler önüne sermekti, ki bu istek de sanat camiasında çokça resmedilmişti. Kadının objeleştirilmesini eleştirse de kendi vücudunu sergileyerek ters psikoloji uyguladı ve seyircide güçlü bir etki bıraktı.

Yoko Ono Cut Piece
Yoko Ono, Cut Piece, Yamaichi Hall, Kyoto, 1964

1985’te ise bir grup kadın sanatçı, New York Modern Art müzesinde sergilenen bir galerideki 165 sanatçının sadece 17’sinin kadın olmasını eleştirmek adına bir araya geldi ve “Guerilla Girls” isimli grubu oluşturdular. Güçlü propagandalarla cinsiyet ayrımcılığına dikkat çekmek istediler. En bilindik çalışmalarından biri ise “Kadınlar Met Müzesine girebilmek için çıplak mı olmalı?” yazan çarpıcı posterleriydi.

Do Women Have To Be Naked To Get Into The Met. Museum? 1989

Bu durumun kökeni ise kadınların; erkeklere ücretsiz verilen zanaat eğitimlerinden yaralanmasına ve nü model kullanarak çalışmasına izin vermeyen, insan anatomisini resmetmekten aciz bırakan 19. yüzyıl zihniyetine dayanır. Diğer bir etken ise yağlı boya kullanımının 19. yüzyıla kadar kadınlara yasaklı olmasıdır. Daha canlı renklere sahip ve çalışılması su bazlı boyalara göre daha kolay olan yağlı boyalara kadınların erişiminin olmaması kadın sanatçıların gelişimi açısından fazlasıyla kısıtlayıcı olmuştu. Bu yasağın en acı örneklerinden biri ise modern etimolojinin kurucusu olarak bilinen Maria Sybella Merian’dır. Renklerin canlılığını yeteri kadar aktaramayan ve detaylara olanak vermeyen su bazlı boyalara rağmen yaptığı fazlasıyla detaylı çizimlerin etimoloji bilimine oldukça faydası olmuştur.

Maria Sibylla Merian sanat eseri
Metamorphosis insectorum Surinamensium / Albion Prints

Bu yüzyılda kadınların hiç olmadığı kadar seslerini duyurma imkanına sahip olmasına ve 19. yüzyıl kadın algısının artık insanları etkilememesine rağmen, sanat dünyası hala erkek egemenliğinde. Kadın sanatçıların sosyal medya platformları gibi kısa zamanda çok fazla insana seslerini duyurma imkanları bulunsa da ellerindeki imkanlarla çok daha ön planda olmaları gerektiğini düşünüyorum. Umarım gelecekte bir müzeye girdiğimde kadın ve erkek sanatçıların birbirine yakın sayıda eser verdiklerini görebilirim.

Yazı Kaynakları
https://www.nytimes.com/2019/08/19/arts/lee-krasner-barbican-schirn-kunsthalle.html
https://www.artlovingitaly.com/botticelli-birth-venus-medici-greek-aphrodite-simonetta-vespucci-feminine-ideal-beauty/
https://nmwa.org/
https://nmwa.org/art/artists/maria-sibylla-merian/
https://serendipstudio.org/sci_cult/courses/beauty/web3/nevans.html#:~:text=Renoir%20believed%20women%20were%20essentially,perfect%20subject%20for%20his%paintings.

En büyük fobisi arı olan İTÜ'lü Gıda Mühendisliği öğrencisi. (Hayır beslenme uzmanı değilim, derslerde yemek de yapmıyoruz.) Az buçuk toplumsal cinsiyete ve sanat sepet işlerine ilgili, hevesiyse elinden geldiğince düşüncelerini aktarmak.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Mühendis ve Felsefe

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir